30 Ocak 2014 Perşembe

Kazanmak İstiyorum

'Sen Sırrı' yı çok severdin,noldu da Sarıgülcü oldun?

Buna benzer şeyler söylüyor arkadaşlarım bana.'Değiştin mi?' diye soruyorlar.'Hayır' diyorum,'Bu seçimde Akp karşısında güçlü olanı desteklemek gerek,başka yolu yok,ben kazanmak istiyorum' diyorum ama pek anlaşılmıyor.

Hdp'nin yeni kurulduğu günler,Gezi direnişi boyunca hiç ayrılmadığımız Kürt bir arkaşımla bir cafedeyiz.Hdp ikimizi de heyecanlandırıyor.On yıllarca ahmakça tecrübeler yaşanmış,Gezi olmuş.Sol müthiş dersler çıkarmıştır bizce.Bu kez ümitliyiz haliyle;'Seçimde zaten birlikte hareket ederler' diye düşünüyoruz.

Öyle olmuyor.

Misyonu ne,içinde kimler var kimler yok diye anlamaya çalıştığımız Hdp'nin parti kimliğinden önce, en üst kademesinden yerel teşkilatlarındaki genç arkadaşların Twitter'da söylediklerine uzanan yelpazede içimizi karartan,aşağılayan,alay eden ve 'bize' hep kaybettirmiş o dili karşımda buluyorum.
Chp yine faşist,Ödp zamanında şey yapmış,Tekepe hehehe.. diye hiç de özlemediğimiz o 'işte sol budur,solcu da buna denir' despotluğu bizimle.

Sosyal medyada birbirimizi yediğimiz Hdp'li dostlarımdan hep aynı ve maalesef klişe olmaktan zerre sıyrılamayan argümanlar 'taymlaynıma' düşüyor.Misal;

'Faşist Chp' ye oy verin,biz halkların birlikteli....'

Şahin Mengüler,Savcı Sayanlar,Canan Arıtmanlar parti üst yönetiminden gönderilmemiş yerlerine Melda Onurlar,Sezgin Tanrıkulular,Şafak Paveyler hiç gelmemiş gibi.Devrimci öğrencilerin davalarına,grevlere,onur yürüyüşüne Chp'li vekiller koşturmuyormuş gibi.İnsan Hakları Komisyonu'nda mücadele eden,4+4+4 gerici eğitim politikalarını yumruklar altında engellemeye çalışan,çamur deryası yollarda Kürecik'e tırmanan,Roboski'nin ardına düşen,'Kalbim Sivas'ta yandı' diyen Chp'li vekiller değilmiş gibi.Sol olmamakla faşist olmak arasında uçurum yokmuş gibi..
(Not;'Faşist Chp'ye işbirliği teklifi götüren Hdp ya Chp'nin faşist olmadığını ya da politikada bazen ödünler vermenin 'ilkesizlik' olmayacağını zımni kabul etti.'

'Sarıgül cemaatin adamı'

Sırrı Abe'nin,Gülen'e geçmiş olsun dileklerini geçelim.Gönül isterdi ki sosyalist bir lider çıkarabilseydik,halkta karşılığını bulan.Yapamadınız,yapamadık.Şimdi katil kapımda,beni öldürmeyi beklerken Sarıgül'ün kimden destek aldığı (mevcut siyasi eğilimle sağcı kitleden oy devşirmeden anca muhtarlıklarla yetinileceği gerçeğini atlıyorum) şu an zerre umurumda değil.Kaldı ki benzer politik ve stratejik hamlelerle solu iktidara taşıyan Ecevit örneğinde olduğu gibi cemaatin desteğini alabilmeyi başarıyorsa kendisini ayrıca tebrik ederim.('Ecevit solcu değildi kiiii' seslerini duyar gibiyim.Evet arkadaşlar sol tekelinizde biliyorum.Tabure orada,sizi orada kim solcu kim değil münazarasına alalım)


'Sarıgül'ün Topbaş'tan,Chp'nin Akp'den bir farkı yok benim için'

Chp ile travmatik bir geçmişi olan Kürt dostlarımın Chp'ye mühür basmaya gitmeyecek ellerini anlıyorum.Ancak Chp'nin Akp'den farkı yok demek 'Argümanım yok bununla idare edin' demek.İdeolojisini,politikalarını,gelmişini,geçmişini geçtim sadece bugün yaşanan tiyatroya sansür vakası ve Chp'li belediyelerin tiyatrolara verdiği destek farkını buraya bırakıyorum.


'Bugün Sarıgül'e destek verip günü kurtarıyorsunuz,biz gelecek için..'

Bilakis.Akp diktatörlüğünden kendine nefes alanı açabilen demokratik sol güçler,darbeyle ezilmiş solun ülkede yeniden inşaası için tarihi bir fırsat yakalayacaklar.Hdp'nin hangi belediyelerde rahatça örgüt faaliyetlerini yürüttüğüne bakmanız yeterli. 


28 Mayıs'ta vincin önüne dikilmiş bir yürekli adam Sırrı.Aylar geçiyor, İBB aday adaylığı görünüyor ilkin.İktidara değil Urasgiller'i aratmayacak şekilde sadece Chp'ye vuruyor.Şaşkınız.O Chp'ye vurdukça 'yine kaybedeceğiz' duygusu,faşizm içinde çırpınan ve yerel seçimlere bir anlamda umut bağlamış olan yürekleri sıkıştırıyor.
Önce bocalıyorum.
Bir tarafta yollarına yoldaş olmayı sevdiklerim diğer yanda kendisinden hazzetmediğim Sarıgül.
Bir yanda makus yenilgi talihimize yeni bir halka ekleyip 'ama ne ilkeliydik' diyeceğimiz günlerin vaadi,diğer tarafta çocuklarımızın katillerinden hesap sorabilmek için darbe vurma şansı.
Bir yanda 'Valla ben gittim sola verdim' diyebilecek olmanın konformist tutumu,beri yanda 'tarih bana bu sorumluluğu verdi,duygusal değil,akıllıca davranmalıyım' diyen iç ses.
Bir yanda 11 yıllık despotizmine,Gezi'deki cinayetlerine ve son olarak yolsuzluklarına (yalnız iyi yemişler) onay almış dikta adamlarının pis gülümsemesi,diğer tarafta 30 Mart gecesi Gezi Parkı merdivenlerinde şampanya patlatmanın hayali.

Sizi bilemem ama ben ne babamın,ne abimin yaşadığı hüsran tarihini yeniden yaşamak istemiyorum.2014 seçimlerini 1994 yerel seçim sendromunun nüksetmesi olarak tarihe geçmesine göz yummayacağım.

O sebeple Akp yıkılana kadar,Akp gidene kadar 'ilkeli' duruşlar ve 'onurlu yenilgiler' romantizmini rafa kaldırıyorum.Sizin gördüğünüz her şeyi ben de görüyorum ama netice değişmiyor;
Kazanmak istiyorum.

30 Mart gecesi Gezi parkı merdivenlerinde zaferi kutlamak için buluşmak dileğiyle.


27 Mayıs 2013 Pazartesi

Yine Gönlüm Hoş Değil

Bugün benim doğumgünüm.Kutlamak gelmiyor.Halbuki kutlanırdı bir zamanlar.Kutlamak yerine aklıma şunlar geliyor ;

14 yaşında bir kıza onlarca kişi tecavüz ediyor.Kız kusurlu.

Barış için toplanan halka panzerlerle su sıkılıyor.

İçişleri bakanı sanatı,edebiyatı terörün arka bahçesi olarak tanımlıyor..

Ülkenin başbakanı,anamuhalefet liderini 'Biliyorsunuz Kılıçdaroğlu Alevi' diyerek yuhalatıyor.(Yuhalayanlara mı yuhalatana mı yansam?)

'Hızlandırılmış Tren' deniyor.Onlarca vatandaş hayatını kaybediyor.Ulaştırma bakanı koltuğunda pişkin.

Hrant öldürülüyor.Gözümüzün önünde.Katilleri eşini,çocuklarını tehdit ediyor mahkeme salonlarında.

Kaz dağlarına saldırıyorlar.

Hayatında Atatürk büstünden gayrı ne gördüğü belirsizler beyefendinin tek sözüyle destekliyorlar yıkımını.'Ucube' yıkılıyor.Biz demokratik bir ülkede yaşıyoruz!

Tarihi Emek Sineması yıkılıyor.Hadi biz 'iktidara muhalefet olsuncular'ız.Dünyanın sinemacıları biber gazının,copun gazabına uğruyorlar.

Ülkenin yetiştirdiği,dünyanın selama durduğu sanatçıya hapis cezası veriyorlar.İktidar milletvekili 'Acaba hangi kerhanede doğmuş?' diye entelektüel birikimini üzerimize boca eden bir soru yöneltiyor.

Otuz beş pırıl pırıl insanı,aydını,ülkenin gülen yüzlerini yaktılar.Yetmemiş,dava düşmüş.Yakılan insanların ailelerine panzerler su sıkmış,biber gazı atmış ama yetmemiş.Başbakan 'Ülke için hayırlı olsun' diyor.Hançeri soktukları yerde döndürüyor..

Barışın şehri,kardeşliğin şehri Antakya..Öyle derler benim memleketime.Sonra çıkarlar girdi devreye.Komşunun evini karıştırdılar.Yanan ateş sıçradı.Yakıyorlar bizi de.Yapmayın etmeyin,dedik.Duyan olmadı sesimizi.İki yıl boyunca özel gün,açılış,toplantı,bayram seyran demiyor dış işleri bakanı.Suriye,diyor Esed diyor.Yandaşı şüphelenmiyor.Bu adamın derdi nedir,diye sormak gelmiyor aklına.1,5 milyon Müslüman katledilirken gıkı çıkmayan adamları sorgulamıyor.

Kanser hastası genç kız ağlayarak bakana haykırıyor.'Siz çaresizliği hiç tatmamışsınız'.Biz utanıyoruz.

13 Yaşında bir işçi çocuk, Ahmet Yıldız Adana'da pres makinasında başı sıkışarak ölüyor bu ülkede.Biz yaşamaya devam ediyoruz.Ceylan Önkol mayına basarak parçalandığında,Uğur Kaymaz evinin önünde kurşuna dizildiğinde yaşadığımız gibi yaşıyoruz.

Tuzla tershanesinde ölümler kronikleşiyor.Sosyal Güvenlik Bakanı'nın kim olduğunu hatırlayan?

Cumhuriyet Bayramı'nı kutlamak isteyen insanlara biber gazı sıkılıyor,yetmiş iki yaşındaki kadının kolu kırılıyor.

Metin Lokumcu.Bu ülkede öğretmendi.Biber gazından hayatını kaybetti.Beyefendi kuru bir başsağlığı bile dileyemiyor..Dili varmıyor.Kini büyük.

17 yaşında bir genç kız.1 Mayıs eylemine katılıyor.Polis kafa tasını çatlatıyor,komaya giriyor genç kız.Vali yalan üstüne yalan söylüyor.Hepsi açığa çıkıyor.Vali istifa mı ediyor?Hayır.'O kızın orada ne işi varmış' diyenlerle otobüse biniyoruz sabahları usulca.Onlarla yaşıyoruz.

177 insan ölüyor.Davutoğlu'nun hırsına,beyefendinin hıncına..Haber yok.Bırakıyorlar insanları acılarıyla yalnız.Haykıranların sesi duyulmuyor.

34 insan bombalanıyor havadan.Hesabı sorulmuyor.Hesabını vermiyorlar.

Sahte belgelerle zindanda çürütüyorlar gazetecileri.

Bu dünyaya gönderilmiş bir melek.Müebbet hapis cezasına çarptırılıyor.Pınar Selek unutuluyor.

Eşcinsel olduğu için babası ve amcası bir evladı katlediyor.

Bugün benim doğum günüm.Gülümsüyorum.

Özlem Özdil söylüyor.Sivas'ta yakılarak katledilen Muhlis Akarsu'nun dizeleri kulağımda.

'Bazı bazı gülsem de yine gönlüm hoş değil'


14 Mart 2013 Perşembe

Halet-i Ruhiye


Keşkelerim olmasından hep korkmuşumdur.Bu dünyaya gözlerimi kapatırken zihnimden geçenin bir pişmanlık tortusundan ibaret olması düşüncesi bile irkiltir.

Ölüm ailemin kapısını çalana dek hasbelkader bir hayat sürmüşüm gibi.Bu kadar yakında hissettiğinizde soğukluğunu ölümün,artık eskisi gibi olamazsınız.Dakikalara ayrılır hayat.'An' lara bölünür.Gülüşleri kaydetmek istersiniz.Tutulan elin tüylerinizi kaldırmasını unutamazsınız.Sarıldığınız dostu göğüs kafesinizden içeri sokmak istersiniz.Kıymetlidir aileyle her buluşma.Uyumak güzeldir.İzlediğiniz tiyatro masaldır.Yanagını sıktıgınız çocuğun koca bir adam oldugunu hayal etmek tatlıdır.Gülümsersiniz.Nedensiz gülümsersiniz.Bir anda içinizden gelen kahkahayı bekletmeden patlatırsınız.Kahveyi içmeden,bakarsınız her defasında köpüğüne.Kuzenlerinizle kış gecesi aynı odada gülüşerek uyumak hediyedir en değerlisinden.

Velhasılı farkındasınızdır niye yaşadığınızın ve ne istediğiniz belirmiştir gözünüzün önünde.

Ben,ne istediğime karar verdim.

Yola koyuldum.Yolun sonu nereye varır bilinmez ama sonunda 'Keşke o yola çıksaydım' demeyecek olmanın verdiği huzurla çakıl taşlarını üst üste diziyorum.


10 Aralık 2011 Cumartesi

unuttun mu beni

Unuttun mu beni?
Boyle baslıyor sarkı.Ne de cok merak edilir cevabı.Halbuki bilirsin.Eminsindir ama bir de ondan duymak istersin.
Zavallı insancıklarız.Tanrının oynadıgı sıkıcı bir oyunun aptal piyonları.
Bir parcamızı eksik tutup oyle gonderdi ana rahmine ve herbirimizin eksik parcası bir baskasındaydı.Gidin bulun eksik parcanızı dedi.
Ve basladık tamamlanmak icin surunmeye.Eksikti hayat.Birseyler eksikti.
Sonra bulduk parcamızı.Ve kimdeyse parca kucuk dunyamızın kucuk tanrısı oldu.Taptık,tapındık.
Birgun......kaybettik.
Kostuk ardından.Tutmaya calıstık.yakalamaya calıstıkca uzaklastık.Acı cektik,kahrolduk,yerle yeksan olduk.yalandan gulumsedik.Hayat anlamsızlastı.yavas yavas toparlandık.ve hersey yolunu buldu.
Oyle sandık.
Ancak birgun ankara istanbul treninin camından dolunaya bakarken,kalan son sigarayı paketinden alırken,neseli bir aile yemeginde veya izbe bir barın igrenc tuvaletinde sarhos,aynaya bakarken yine aynı soruyu sorduk

Unuttun mu beni?

25 Eylül 2011 Pazar

sanatın siyaseti

Türk-Kürt siyasal çatışması gözle görülür biçimde sanat üzerinden de devam ediyor.Özellikle de sinemaya sirayet etmiş olan bu mücadele,sinamada gerçeklik/gerçekçilik akımı üzerinde tehlike doğurmakta.Beyazperdeye aksettirilen olay,kişi ve durumların gerçeği yansıtmak mı yoksa zihinlere 'istenilen' düşünceyi kodlamak amacıyla mı çekildiği şüphesi sinemanın görselliğinin geri planda kalmasına sebebiyet veriyor.

9 Eylül 2011 Cuma

SURİYE SINIRINDA

İstanbul'dan farklı görünüyor Suriye burada.Sadece yazılı ve görsel medyanın verebildikleri ile çıkan olayları değerlendirmenin yanlışlığı hissediliyor.
Söz konusu bir halkın isyanıysa,sol romantizmi devreye girer ve refleks olarak koşulsuz desteklenir.Bu beklenebilir.Ancak buradan bakıldığında çıkan çatışmaları salt bir halk ayaklanmasının bastırılması şeklinde algılamak güç.
Bizlere yansıyan 'acılı' görüntülerin aksine Hatay'da kurulan kampta çalışan doktor bir tanıdığın anlattıkları ister istemez soru işaretleri yaratıyor.Kampa gelenlerin çoğunda hiçbir sağlık sorunu olmadığını,güneş kremi yazdırmak isteyen,bakımlı kadınların hiç te azımsanmayacak sayıda olduğunu belirtiyor.Diğer taraftan herhangi bir sebeple Suriye'ye gidip gelmekte olanlar da bir halk hareketinden çok çıkar çatışmasında pay potansiyeli yüksek ülkelerin(Abd ve İsrail dışında Türkiye'nin de adı geçiyor) olaylarda tetikleyici olduklarının şüpheye mahal bırakmayacak ölçüde aşikar olduğunu anlatıyorlar.
Yönetici kademesi Nusayri mezhebine mensup Suriye'nin mevcut durumu ve özellikle de dış politikadaki tüm hamleleri içeride puana dönüştürebilen,işi ileriye götürerek Ortadoğu'da Osmanlı'nın canlanması hayalini ciddi bir kitleye kurdurtan hükümet mevcut iken karmaşada aktif bir rol üstlendiğini,en azından bundan istifade ettiğini düşünmenin kronik paranoyak bir tepki olarak nitelendirilmesi yanlıştır.

Esad ın halkı için ideal devlet başkanı olup olmadığı tartışılabilir.Ancak gösteriler salt ,diktöre karşı yapılan,özünde reform talebini barındıran bir halk hareketinin masumiyetini taşımıyor maalesef.

Abd ve Türkiye nin bu 'oyunda' aldıkları pozisyonlar ve Antakya'dan görünen Suriye manzarası derin şüpheleri beraberinde getiriyor.